site İçi Arama ( This webpage in search)
Özel Arama

ECBanner

Keylogger’ ın Yol Açabileceği Tehlikelerin Önüne Geçin

Keylogger’ lar son derece tehlikeli bu küçük yazılımlar bilgisayarınıza gizlice yerleşiyor ve girdiğiniz parolaları ve PIN kodlarını kaydediyor. Hiçbir özellikten vazgeçilmez zorunda kalmadan benzer tehlikeleri bertaraf etmeniz mümkün.Güvenliği elden bırakmayın ve başkalarının eline geçmesini istemediğiniz bilgileri girmek için farenizi kullanabilirsiniz. http://www.myplanetsoft.com/free/mouse-only-keyboard.php adresinden de indirebileceğiniz Mouse Only Keyboard adlı ücretsiz yazılım kurulum gerektirmiyor. Mok.exe dosyasına çift tıklayarak yazılımı başlatabilirsiniz. Parola yada kullanıcı adı alanına gireceğiniz karakterlere birer birer tıklamanız gerekiyor. Copy’ ye tıklayarak parolayı panoya aktarabilirsiniz. Daha sonra internet tarayıcı penceresinden bilgileri gireceğiniz web adresini ziyaret edein ve [CTRL+V] tuş bileşimiyle parolayı girin. Bu yöntem uzun metinlerin yazılması için pek elverişli değil ancak parola girerken kendini daha güvende hissetmek isteyen kullanıcılar için göze alınabilir nitelikte

Parolalarınızda özel karakterlere de yer verdiyseniz onları geçici yada kalıcı olarak seçim listesinde ekleyebilirsiniz. Bunun için Custom Chars alanına tıklayın klavye ile özel karakterleri girin ve + simgesine tıklayın. Eklediğiniz karakterler değerleriyle birlikte yukarıdaki listede kullanımına sunulacak değişikliğin kalıcı olması için yazılımın yapılandırma dosyasında değişiklik yapmanız gerekecek Mouse Only Keyboard penceresini kapatın. Daha sonra yazılımaait dosyaların bulunduğu klasördeki mok.ini dosyasını herhangi bir metin düzenleyicisiyle görüntüleyin. En sona gidin ve buraya eklemek istediğiniz için ideal yazılım çünkü bu bilgisayarlarda herhangi bir keylogger olup olmadığını anlamanız mümkün olmayabilir. Bu nedenle yazılımı USB belleğinize yada her an erişebileceğiniz bir çevrimiçi depolama alanına kopyalayın artık onu bu konumdan doğrudan doğruya çalışabilir ve örneğin banka hesabınıza yabancı bir bilgisayardan da daha güvenli bir şekilde erişebilirsiniz..



RESSAMLAR


Salvador Dali Domenech 11 Mayıs 1904'de Figueras'ın (İspanya'nın Kuzeyinde Pirienelere yakın bir kasaba) bir köyünde doğdu. Babası bölgenin ünlü noterlerinden biriydi. Yaşamının yönü dahilikle delilik arasında bir ikilemde belirlenmiş gibiydi. Gerçekte kardeşi 6 yaşındayken menenjitten ölen erkek kardeşinden
3 sene sonra dünyaya gelmişti. 1973 de şöyle yazacaktı: 'Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu.. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinde itibaren çok büyük bir yara oldu benim için.

Ona koydukları isim; ölmüş kardeşinin ismiyle aynıydı: Salvador. Ressam bu kardeşine ikiz kadar benziyordu. Anne babasının yatak odasında Velazquez'in Çarmıhta İsa resmiyle birlikte asılı olan kardeşinin resminin yaşayan bir aynasıydı. Böylece Salvador Dalê bir küçük despota dönüştü. Ailesinin dikkatini çekmek için yaptığı histeri krizleri, teatral hareketler alışılagelmiş şeylerdi. Uzun süre, onu fetheden kızkardeşi Ana Maria'nın doğumu bile onu düzeltmeye yetmedi. Aksine zaman geçtikçe farklılığını ifade etme isteği daha dayanılmaz hale geliyordu.

Hasta çocuk; 10 yaşında yaptığı ilk self-portresinin ismiydi. Bir süre sonra ilk resim kursuna başladı. Öğretmeni Juan Núñez iyi bir ressamdı; ondan karakalem çalışmayı öğrendi. Daha sonra Catalan (İspanyanın Kuzey doğusunda yaşayan Catalanca adında farklı bir dil konuşan insanlara verilen isim) empresyonist ve realistlerini tanıdı. Daha sonra Kübizm ve Juan Gris'i keşfetti

20'li yılların başında Madrid San Fernando Akademisine başladı. Ancak anarşist hareketleri nedeniyle okuldan atıldı ve bir süre Girona'da tutuklu kaldı.(1923) Daha sonra tekrar okula kabul edilse bile 1926'da tamamen atıldı. Bunu takip eden yıl Paris'te Picasso'yla tanıştı. 10 yıl sonra Londra'da Stefan Zweig onu Sigmund Freud'a tanıttı. 1923'te Madrid'de Luis Buñuel ve Garcêa Lorca ile tanıştı.

Dali böylece değişti. Görünümüyle de. Başlangıçta ki uzun saçları; ağzından hiç düşmeyen piposu daha sonra kısacık biryantinli saçlı spor kıyafetli asık suratlı birine dönüştü. Günlük yaşamı; entelektüel bir söylemin ve lüks bir yaşamın çevresinde dönüyordu. Buñuel'le 'Bir Endülüs Köpeği' filmini sahneye konmasına yardımcı oldu. Ama. Buñuel.'i dinsizlikle suçlayarak ikinci bir filmden uzak durdu. Buna karşın Garcêa Lorca'yla çok yakın bir arkadaşlığı oldu. 1925-36 yılları arasında uyumlu bir dostlukları oldu. Kadınlar pek ilgisini çekmiyordu. Sadece erotik fantazileri için gerekliydiler. 1926 yılına kadar yaşamının buluşması için beklemek zorunda kaldı: Gala; bir Rus avukatın kızı ve sürrealist şair Paul Eduard'ın eşiydi. Onu ilk defa Cadaquez'de Akdeniz'in Catalan kıyısında Hotel Miramar'ın terasında karşı gördüğünde eşiyle beraberdi. Ertesi gün saat 11'de plajda buluşmak üzere sözleştiler. Dali bu olayı tamamen sembolik bir biçimde hazırlamaya karar verdi.

Soyundu. Elbiselerini, göğüs uçlarını, kıllarını, göbek deliğini ve esmerleşen tenini gösterecek şekilde kesti, katladı. Boynuna inci bir kolye, kulağına bir kırmızı bir sardunya taktı. Traş olurken yaralanmasından esinlenerek kendi kanını süründü. Bunu balık kuyruğu, keçi gübresi ve yağla karıştırdı. Ama pencereden Gala'yı, özellikle de çıplak bronzlaşmış sırtını görünce, bu ölümcül ritüele son vererek üzerindeki partallığı ve bu vebalı tutkuyu soyunmaya karar verdi. Birkaç ay sonra tamamen aşık olarak birlikte yaşamaya başlayacaklardı. Ve o andan itibaren Gala; Dali için bir aşık, bir arkadaş, esin perisi ve model (ilk defa profilden Gran Mastrubador'da gözükür), danışman ve herşeyin ilersinde varlığının yöneticisi olacaktır. Port Lligat'de hayatlarının evlerini kurdular. İlk önce İç Savaşta, daha sonra Dünya Savaşından kaçmak için tüm dünyayı gezdiler. Dali şöyle açıklar düşüncesini: 'Her zaman anarşist ve aynı zamanda da monarşisttim. Her zaman burjuvaziye karşıydım ve hala da öyleyim. Gerçek kültürel devrim monarşist prensiplerin restoresiyle mümkündür.' Ama 1934'te beş yıllık aktif bir işbirliğinden sonra artık eski sürrealist arkadaşlarından ayrılmış ve küçük burjuvaya dönüşmekle suçlanır olmuştu. Çünkü politikadan kaçıyordu: 'Beni ne marksizm bir parça bile ilgilendirmiyordu. Politika bir kansere benziyordu.' Newyork'a yerleşti, ama arada sırada geri dönüyordu. Örneğin faşistler arkadaşı Garcia Lorca'yı öldürdükten ya da Nazilerin istilasından sonra. Mamafi, Kuzey Amerikalılar tarafından aranılan, sevilen, iyi ücret ödenen biriydi.
1966'da Newyork modern sanatlar müzesinde 1966'de ona bir retrospektif adadılar. Beuborg'daki bir diğer sergi için 1979'a kadar beklemesi gerekti. 3 sene sonra 1982'de Gala öldü. O zamandan sonra nerdeyse resim yapmayı bıraktı. Dali , Gala'nın mezarının olduğu Pubol'e yerleşti ve son eserlerini verdi.

Bütün akımları tanıyıp; olası bütün etkilerden geçtikten; tüm çılgınlığıyla o devasa eseri 'Babil Kulesi'ni oluşturduktan sonra; Salvador Dali sanatı boyunca uzayıp giden bir ipi farketti. Bu ip görünmez bir şekilde daha Breton'la bile değilken gerçekleştirdiği ilk sürrealist eseriyle, gerçek anlamdaki sürrealist eserlerini birbirine bağlıyordu.

Freud'un içten ve ve fanatik olarak tanımladığı, Dali'nin gözleri; hep büyüleyici bir dünyayı keşfediyordu. Dali hiçbir zaman taptığı esin perisi Gala'dan ayrılmadı, eve kendine duyduğu ihtiyaçtan daha fazla bir ihtiyaçla ona bağlıydı.


Pubol Şatosundaki yangından kurtulduktan sonra; 23 Şubat 1984'de Figueras hastanesinde, 84 yaşında öldü. Cesedi ilaçlandı;
ve Figueras'daki müzesine hakim olan dev kubbenin altına gömüldü




DALİ'NİN SANATI


Paris’te yeniliğin öncüsü olarak Kübizmin yerini alan akım, bir bakıma yenilikçiliğe karşı olduğunu ileri süren bir akımdı. Sürrealizm(Gerçeküstücülük) akımı, kendinden bir önceki Dadacılık gibi,modern sanatla ilgili bütün “izmleri” insan hayatının hiçbir dönemiyle ilgisi olmayan yapay çabalar olarak reddediyordu. Sürrealistlerin amacı, insanın doğal dünyası olduğuna inandıkları fantezi, düş ve imgeleminüst gerçeğini açarak, sanatı uygarlığın düzenli ve kısıtlı kurallarına karşı kullanmaktı. Sürrealistle, konuyla ve konunun etkisiyle Kübizmin, Fütürizmin, özellikle de Ekspresyonizmin ilgilendiğinden çok daha fazla ilgileniyorlardı. İnsanları ölçülü ve hesaplı davranışlarından ayartmak amacıyla bir yandan o davranışlar üzerine terbiye ve siyaset kurallarına aykırı demeçler yağdırıyorlar, bir yandan da akılcılık dışı düşüncenin hazlarını öğretmeye çalışıyorlardı. Bu sanatçıların çoğu yazardı ve odak noktası olarak yazınsal sorunları seçiyorlardı. Akıldışılığın gerçekdışı yaşantıları yazıyla nasıl dile getirilebilirdi? Bir düşü sadece betimlemek yetmezdi: çünkü bilincin denetimi burada araya girecekti.Bilinçaltı dünyasına daha rahatça girebilmek için, uyuşturucu maddeleri ve yapay uyutma (hipnoz) yollarını denediler.Dadacıların sözcükleri rastgele seçip düzenleyerek, onlara belli bir anlam yüklemeden aralarında anlam etkileşimi sağlama, gizli yada çok yönlü anlam kıvılcımları çıkarma yöntemini benimsediler.Aynışey imgelerle de yapılabilirdi; bu yüzden sık sık 19. Yy şairi Lautreamont’un bazı sözlerini kullandılar:

“Bir dikiş makinesinin ameliyat masasında bir şemsiye ile rastlaşması olarak güzellik”

Salvador Dali Millet’in Angelusü üstüne şöyle demiştir:

“Açıklayıcı olgu”nun benim sınırsız düşüncelerimin akışını hiçbir bakımdan sınırlayamayacağı ama tersine onu geliştireceği apaçık ortadadır.Bende, kuşkusuz ancak paranoyakça açıklamalar sözkonusu olabilir ve burada bunun gerektirdiği üstünkörü sözuzatımından dolayı özür dilemeliyim. Gerçekten de, çoğu zaman okurlarıma yineleme zavkini tattığım ve sabrını gösterdiğim gibi paronoya olgusu, içinde yalnızca, bütün “çağrışımsal sistematik” etkenlerin en iyi biçimde özetlendiği olgu değil ama daha “özdeş” bir psişik-yorumsalaçıklamayı cisimleştiren bir olgudur.Paranoya herzaman “açıklamaya ilişkin” olmakla sınırlı kalmaz; aynı zamanda, bilinen tek ve hakiki “gerçek anlamdaki açıklamayı” oluşturur, yani sınır tanımaz yorumsal açıklamayı(…).

Hiçbir görüntü, yaklaşık 70 yıl önce, trajik ve yamyamca soyaçekimlerin ressamı, yumuşak, yumuşacık ve iyi nitelikl etlerin, atalardan kalma ve korkutucu karşılaşmaların ressamı tarafından yapılmış olan resimden daha gerçek ve sınırsız biçimde Lautreamont’u özellikle de Les Chants de Maldoror’u açıklayabilecek güçte değildir bana göre. Burada, jean François Millet’ye, anlatılamayacak ölçüde anlaşılmamış olan şu ressama telmihte bulunuyorum.

Bana göre, resim alanında şu çok bilinen ve yüce “bir teşrih masası üstünde bir dikiş makinesi ile bir şemsiyenin beklenmedik karşılaşması” ile eşdeğerli olacak olan Millet’nin o bin kez ünlü Angelus’üdür. Hiçbir şey bana bu karşılaşmayı gerçekten şu göz önünden gitmeyen Angelus’teki görüntü kadar aşırı-açık biçimde açıklayabilecek güçte görünmüyor.

Angelus, bildiğim kadarıyla ıssız, alacakaranlık ve ölümcül bir ortamda iki kişinin hareketsiz varlığını, bekleyiş içindeki karşılaşmasını içeren, dünyadaki tek tablodur. Bu ıssız, alacakaranlık ve ölümcül ortam tabloda “teşrih masası” nın şiirsel metinde oynadığı rolü üstlenir; çünkü yalnızca ufukta yaşam sönmekle kalmaz, ama diren, insanoğlu için herzaman, “sürülmüş toprak” olan şu gerçek ve besleyici ete batmaktadır; oraya, verimliliğin şu açgözlü yönelmeyönelmişliğiyle saplanır diyorum, tıpkı neşterin, herkesinde bildiği gibi gizlice, çeşitli analitik bahanelerle, her cesedin teşhirinde, ölümün sentetik, doğurgan ve besleyici “patatesini” aramaktan başka birşey yapmayan nefis çizip-yarmaları gibi(…)

Eğer, bizimde ileri sürdüğümüz gibi, sürülmüş toprak, bilinen bütün teşrih masalarının en gerçeği, en elverişlisiyse, şemsiye ve dikiş makineside Angelus’e erkek figürü ve kadın figürü olarak aktarılacaktır; ve karşılaşmanın tüm sıkıntısı, tüm gizi, herzaman, benim pek naçiz düşünceme göre, şimdi artık “yer” (sürülmüş toprak, teşrih masası) tarafından belirtildiğini bildiğimiz sıkıntı ve gizden bağımsız olarak, her iki kişinin, her iki nesnenin içerdiği özdeş özelliklerdn kaynaklanacaktır(…)

Şemsiye-“simgesel işlev gören gerçeküstücü nesne”-şu gün gibi ortada olan ve herkesin çok iyi bildiği dikleşme simgesi nedeniyle Angelus’ün erkek figüründen başka birşey olmayacaktır; tabloda dikleşme durumunu –bunu sergilemekten başka birşey yapmamıştır- kendi şapkasının utanç ve insanın başına iş açacak konumuyla gizlemeye çalışır.Onun karşısında (da) herkesin bildiği, son derece belirgin kadın(lık) simgesi, dikiş makinesi(…)

Angelus’ün bu iki figürünün, yani dikiş makinesi ile şemsiyenin ardında başak toplayıcıları, aldırmazlıkla, uzlaşmalı olarak, yumurtaları tepsiye (tepsi olmaksızın) toplamayı sürdürmekten başka birşey yapamazlar, mürekkep hokkalarını, kaşıkları ve alacakaranlığın son ölgün ışıklarının o saatte pırıltılı ve teşhirci kıldığı tüm gümüş takımını da(…)

Her iki yöntemde de –sözsel ve görsel-izleyicinin imgelemini anlam aramaya yönelterek, onun yaratıcı katılımını sağlamaya çalışıyordu. Önemli olan okura sağduyu ile bir yorum yapma olanağı tanımayan veriler sunmaktı. Böyle bir süreci başlatmak, mantığın izleyici üzerindeki egemenliğinin azalmasına yardım edecekti. Böylece bir insanın Sürrealist yaşantıyla karşılaşmadan önce, uyuşturulmasa bile, bir irkiltiyle (şokla) sarsılması kadar etkili bir sonuç verecekti.

Bu yolda Dadacıların uygarlığa karşı çıktıklarını göstermek için yararlandıkları oyunlar, en geçerli strateji olarak benimsendi. Sürrealizm insana daha yüksek düzeyde doğal bir özgürlük içinde yaşamayı öğreterek onu kurtaracaktı. İnsan eski Yunanlıların oluşturdukları akılcı düzenin boyundurluğundan kendisini kurtarınca, maddi kısıtlamalarında bir anlamı kalmayacaktı.

Sürrealizmde bol ayrıntıya yer veren ve doğrudan doğruya bilinçaltını yansıtan, en ince ve en inandırıcı örneklerini İspanyol ressam Salvador Dali yapmıştır. Dali 1929 ‘a kadar eski ustaların doğacılığından Kübizme ve de Chirico ile Carra’nın metefiziksel resimlerine kadar değişik türlerde resimler yapmıştı.Dali amacının “kargaşılığa bir düzen vermek, böylece gerçeklik dünyasının saygınlığını ortadan kaldırmak” olduğunu söylüyordu. Bu amaç, Sürrealist yazarların ilkelerine uyuyor ve kendisinin artık tümüyle geleneksel betimleme yöntemlerinin edebiyat dünyasına Ernst’in yapıtlarının çoğundan, Miro’nun yaptlarının ise hepsinden daha çok yaklaşmasını sağlıyordu.Oysa Dali’nin anlatım yollarının hiç değilse en etkilileri yazınsal değil, görsel nitelikteydi. Kendisi, bizim algılamamızı etkileyen çok anlamlılığı sürekli olarak sömürmüştür. Biz herzaman, özellikle de yorgunluk, hastalık, uyuşturucu ilaç ve benzeri nedenler yüzünden, mantığımızın gücünün zayıfladığı anlarda gördüğümüzü tam olarak seçemeyiz.Dali’nin amacı, bizim doğru yada normal saydığımız okuma ve görmemizi kuşkuya düşürecek ölçüde bu yanılma olasılığını pekiştirmektedir.Kendisi ayrıca insan vücudunu, boşlukları, cisimleri, hatta biçimleri en aşırı ölçüde çarpıtmanın yollarını da biliyor, bu çarpıtmalarla bizdeşaşkınlık ve tedirginlik yaratıyordu. (Bu çarpıtmalar sonunda, kayalar ete dönüşüyor, saatler eriyor, boşluklar katılaşıyor, böylece izleyicide belli bir mid bulantısı, baş dönmesi ve yön yitirme gibi tepkiler ortaya çıkıyordu.) Breton’un Dali’nin resimlerini incelediği 1929 yılında yazdığı ikinci Sürrealist bildiride “ölümle hayat, gerçekle düşşel, geçmişle gelecek, iletilebilenle iletilemeyen arasındaki çelişkinin ortadan kalktığı” zihinsel bir durum olduğunu yazıyordu. Daha sonrada şu sözleri ekliyordu: “Sürrealist etkinliği, bu gerçeği belirleme amacıyla incelemenin dışında her çaba boşunadır.” Dali’nin sanatının en parlak örneklerini açıklayan en doğru tanımdır bu. Bu sanat hem yıkıcı, hem yapıcı; hem şaşırtıcı, hem öğretici bir anlayışı yansıtır. Ancak görsel açıdan da tümüyle tepkici bir sanattır. Dali’nin resmettiği sahneyi, önceden hazırlanmış tiyatroya özgü çerçevelenmiş bir yanılsama olarak seyrederiz. Birçoklarının hayranlık duyduğu resim tekniği, Dali’nin kendine usta olarak seçtiği Raffaello’nun inceliğinden ve Vermeer’in dingin nesnelliğinden yoksundur. Dali’nin “elle yapılmış fotoğraflar” dediği bu resimlerde, 19. Yüzyılın akademik cansızlığı göze çarpar. Ancak 18. Yüzyıl resmi ile Empresyonistleri anımsatan renk parlaklığı, Dali’yi III. Napoleon döneminin bazı usta, fakat çekingen ressamlarından ayırır. Ama bu ressamlar bile, Dali’nin yaşama biçimini ve anladıklarını kabul edecekleri imgeleri karşısında büyük bir öfkeye kapılabilirlerdi. Günümüzde ise, Dali’nin bilinçli çılgınlıkları, ününün artmasına yol açmış ve Paris’li Sürrealistlerin kendilerine tanıdıkları bazı kural dışı özgürlüklere ters düşmemiştir. Kendisinin gittikçe aristokrat bir dünya görüşünü benimsemesi, faşizmi desteklemesine yol açmış ve 1938’de Breton’la onun çevresinde kalan öbür Sürrealistler, Dali’yi kendilerinden biri saymaya son vermişlerdir.

0 yorum:

HAK SAHİPLERİNE ve YASAL MAKAMLARA Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. Sitemiz, 5651 sayılı yasada tanımlanan “yer sağlayıcı” olarak hizmet vermektedir. İlgili yasaya göre, site yönetiminin hukuka aykırı içerikleri kontrol etme yükümlülüğü yoktur. Bu sebeple, sitemiz “uyar ve kaldır” prensibini benimsemiştir. Telif hakkına konu olan eserlerin yasal olmayan bir biçimde paylaşıldığını ve yasal haklarının çiğnendiğini düşünen hak sahipleri veya meslek birlikleri, hukukiletisim@gmail.com mail adresinden bize ulaşabilirler. Buraya ulaşan talep ve şikayetler Hukuk Müşavirimiz tarafından incelenecek, şikayet yerinde görüldüğü takdirde ihlal olduğu düşünülen içerikler sitemizden kaldırılacaktır. Ayrıca, mahkemelerden talep gelmesi halinde hukuka aykırı içerik üreten ve hukuka aykırı paylaşımda bulunan üyelerin tespiti için gerekli teknik veriler sağlanacaktır. Toplist Ekle * Blog * Full Download * Yemek Tarifi * Add Url * Cep Telefonları * Ödevler * Komedi * Gelişim * Türkiye * Osmanlı * Tvİzle * AOF * Gazete OKU * Videoİzle * Online Dergiler* Kpss Blog

Template by:
Free Blog Templates

 
Blog * Download * Yemek Tarifi * Add Url * Ödevler * Komedi * Gelişim * Türkiye * Osmanlı * Tvİzle * AOF * Gazeteler * Videoİzle