2008 yılı merkezi yönetim bütçe kanunu tasarısında yer alan hüküm şu şekildedir:
"Kadroların kullanımına ilişkin esaslar
MADDE 22- (1) 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve kuruluşları; serbest memur kadrolarına 2007 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur sayısının yüzde ellisini geçmeyecek şekilde açıktan veya diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından nakil suretiyle atama yapabilir. Bu sınırlar içinde memur ihtiyacını karşılayamayacak söz konusu idare, kurum ve kuruluşlar için ilave 23.000 adet atama izni verilebilir. "
Bu madde metninden çıkarılabilecek olan sonuçlar şu şekildedir:
1- Başka bir kurumdan naklen alınan personel sayısı yüzde 50'ye dahildir. Bu nedenle hem naklen öğretmen alımında hem de naklen başka bir kuruma geçişteki zorluk devam edecektir. zira her naklen geçiş, geçiş yapılan kamu kurumuna tahsis edilen açıktan atama izni sayısını bir düşürecektir.
2- Kamu kurumları, bir önceki yıl boşalan kadrolarının yüzde 50'sine atama yapma iznine sahiptir.
3- Bu sayıya ilave olarak 23 bin açıktan atama izni daha verilmiştir. Bu miktarın hangi kuruma ne kadar tahsis edileceğine Başbakanlık karar verecektir.
Kurumlar, tahsis edilen izinleri nasıl kullanacak?
Her kamu
a- Daha önce memuriyeti olan ancak istifa eden kişilerin yeniden memuriyete dönme talepleri: Bu kişiler için KPSS şart yoktur. Bunlar kendilerini atayan bir kamu kurumu var ise atanabilirler. Detaylı bilgi için tıklayınız. Bu tür atamalar için (59 ve 92 madde) Devlet Personel Başkanlığından izin alınması uygulamasına devam edikecektir.
b- İlk defa Devlet memuriyetine girecekler: Bu adaylar için KPSS şartı vardır. Kamu kurumları bu açıktan atama sürecine ilişkin bilgileri ÖSYM'nin merkezi sınav yerleştirmesi ile tamamlamaktadır.
Burada bir diğer detayı da belirtmek istiyoruz. Şuan için Devletin, hangi kamu kurumunun kaç kadrosunun boşaldığına dair merkezi bir istatistiği bulunmamaktadır. Bu nedenle bu sayı şuan bilinememektedir.
2008 yılı merkezi yönetim bütçe kanunu tasarısında yer alan hüküm şu şekildedir:
"(5) 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki cetvelde kadroları yer alan yükseköğretim kurumları; öğretim üyesi dışındaki boş öğretim elemanı kadrolarına, 2007 yılında emeklilik, ölüm, istifa, nakil, eğitimin tamamlanması veya başarısızlık sonucu kurumlarından ayrılan öğretim elemanı sayısının yüzde ellisini (araştırma görevlisi kadroları için yüzde yüzünü) geçmeyecek şekilde açıktan veya yükseköğretim kurumları ile diğer kamu idare,
Görüleceği üzere memur alımına benzer bir sistem oluşturulmuştur. Buna göre,
1- Üniversiteler, bir önceki yıldan boşalan öğretim üyesi dışındaki boş öğretim elemanı kadrolarının yüzde 50'sine atama yapabilecektir. Araştırma görevlisi kadroları için bu oran yüzde 100'dür. Yani bir üniversitenin 2007 yılı içindeki araştırma görevlisi kadrosu; emeklilik, ölüm, istifa, nakil, eğitimin tamamlanması veya başarısızlık sonucu örneğin 80 azalmış ise 2008 yılında da 80 araştırma görevlisi alınabilecektir.
2- Ayrıca 5 bin adat açıktan atama izni verilmiştir. Bunun üniversitelere dağılımı daha sonra yapılacaktır. Bu sayının 480 adedi yeni kurulan üniversitelerin yurtiçinde öğretim elemanı yetiştirmek amacıyla araştırma görevlisi kadrolarına yapacakları atamalarda kullanılacaktır.
Hortumlanan bankaların maliyeti tam olarak ne kadar? Abartma var mı?
Yavuz Semerci'nin yazısı
T asarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk maksadını aşan nitelikte konuşmuyorsa, bazı gazetelerin olayı abartarak okuyucularına sunduğunu varsayabiliriz.
Başlık şöyle: “44 milyar dolar sırtımızda kaldı.”
Ertürk, hortumlanan bankaların toplam maliyetinin faiziyle 60 milyar dolar olduğunu söylemiş ve eklemiş; “Bunun sadece 16 milyar dolarını tahsil edebildik.”
* * *
Bir patronun veya bir grubun banka batırması hoş karşılanmaz. Banka batıran (nedenleri ne olursa olsun) tekrar bankacılık alanında faaliyet izni alamaz. Bu dünyaca kabul edilmiş etik bir kural.
2000’li yıllarda ekonomik krizin de tetiklediği bir dolu etkenle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) mali yapıları zayıflayan pek çok bankaya el koydu.
Bankalara müdahaleyi üç bölüme ayırmak lazım.
Birincisi kamu bankalarının zararının karşılanması için atılan adımlardı.
Diğer yöntem, ekonomik kriz nedeniyle öz sermayesini yitiren bankalara uygulandı. (Örneğin Demirbank, Yaşarbank bu kapsamdaydı) Ve bir de hakim hissedarların kullandığı ve geri dönüşü olmayan krediler nedeniyle batma noktasına gelmiş bankalara el konma yöntemi vardı. Bu yöntem ile bankasına el konulan banka patronlarına hortumcu denildi.
(Hatırlatmakta fayda var. 5 yıl boyunca bu kavrama karşı çıktım ve tek bir genel kavram ile bankaların batışının açıklanamayacağını ileri sürdüm.)
Kamuoyuna sunuluş şekline bakmayın. Banka patronlarının grupları veya kendileri adına bankalarından çektikleri anapara miktarı (İmar Bankası ayrı bir olgu olarak incelenmeli. Kamuya getirdiği yük ile kamunun tahsilatının gerisinde kaldığını hatırlatmalıyım) 6 milyar doları geçmiyordu. (Bu miktarı küçük gördüğümü sanmayın. Ama rakamları abartarak yapılan yorumların sadece bu olay üzerinden rant elde etmek isteyenlere yaradığını düşünüyorum.)
Bakın 2004 yılı rakamlarına göre, hakim ortakların (20 bankadan) çektiği paranın faizleriyle birlikte miktarı 11 milyar 33 milyon dolar. Ana paraya işletilen faizlerin anormal ötesi olduğunu da hatırlatmalıyım.
Bu bankalar BDDK’nın denetimine geçtiğinde devir zararlarının da miktarı 17 milyar 273 milyon dolar. Devlet ne yapmış, Hazine’ye demiş ki, “Kardeşim. Sen öncelikle bu bankaların bilançolarını düzeltmek için 17.2 milyar dolarlık Hazine kağıdı ver.” Başka bir deyişle Hazine, Fon’dan (O dönem BDDK) 17 milyar dolar alacaklı olmuş. Verdiği nakit
Aynı devlet bir de ne yapmış? Halk Bankası, Emlak Bankası ve Ziraat Bankası’na, bilançolarının toplam zarar rakamı olan 22 milyar dolarlık Hazine bonosu vermiş. Yani bugün halka arz edilerek kaynak toplanacak bu bankalar o dönemde devlet eliyle kurtarılmış.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bankacılık krizinin topluma maliyeti (Hortumcuların değil) 44 milyar
Yani bu rakam kötü ekonomik yönetim ile bankalarını kötü yöneten ve gerekli önlemi zamanında alamayan patronların (iyi niyetlisi, kötü niyetlisi fark etmez) günahlarıyla birleşerek karşımıza çıkardığı bir fatura.
Ve 16 milyar dolarlık tahsilat, (İnanılmaz bir başarıdır ve bu başarı faşist yasalarla desteklenen TMSF yönetimine aittir) yaklaşık el konulan bankaların faturalarını karşılamaya yetiyor. Elbette bu tespit, borçlarını halen kapatmayan batık banka patronlarının olmadığı anlamına gelmiyor.
Burada dikkat edilmesi gereken şudur: Üç kamu bankası için Hazine’nin üstlendiği maliyet, neden olayları sadece “hortumcu” kavramı ile açıklamaya çalışanların ezberlerini bir türlü bozmuyor? Halen neden bu edebiyata sarılarak olaylar açıklanmak isteniyor? Ve neden o günlerde kamu bankalarına inanılmaz yüksek faizle para satarak haksız kazanç elde eden bazı özel sektör bankaları konuşulmuyor?
Bu konuya kriz döneminde Meclis Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı rapordan alıntılar yaparak devam edeceğim...
Tarkan 750 bin doları rüyasında görür
Kİm bu balonu uçurdu bilmiyorum, ama TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’i iyi tanıyorum. Şahin’in, Tarkan’a yılbaşı gecesi için değil 750 bin dolar, bunun yarısını bile ödeyeceğini sanmam. Devlette hem de kriz dönemlerinde çalışmış, kamu kaynaklarını üç-beş puanlık reyting uğruna peşkeş çekmeyecek kadar basiretli bir yöneticidir. Hangi deli bu kuyuya taş attı bilinmez ama bu tartışmanın TRT’nin reytinglerini bedava artırdığı gerçek.
Erdoğan ve Gül, Özcan'ı uyarmış: Hocam fazla konuşma ipimizi çekerler
Aman hocam fazla konuşma ipimizi çekerler
TBMM Başkanı Köksal Toptan, YÖK Başkanlığı’na atanan Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan ile görüştü.
Toptan’ın, TBMM’deki makamında basına kapalı saat 14.00’te başlayan görüşme, yaklaşık yarım saat sürdü.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ziyareti sırasında, ‘konuşmaması’ için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından ‘uyarıldığını’ itiraf etti.
TBMM TV kameraları önünde Köksal Toptan’ın “YÖK ile ilgili söyleyeceğiniz varsa...” demesi üzerine YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, “Yok hocam, Cumhurbaşkanı ve Başbakan tavsiye etti; ‘Aman Hocam... Bir şey söylersin, ipimizi çekerler’ dediler” karşılığını verdi.
BU İŞTEN KAÇINIYORUM
Toptan ile randevusu olduğu için Üniversitelerarası Kurul toplantısına katılmayan Özcan’ın sadece TBMM TV tarafından çekilen görüntülerde söz konusu diyalog şöyle gelişti:
Köksal Toptan: YÖK ile ilgili söyleyeceğiniz varsa...
Y. Ziya Özcan: Hayır, yok hocam. Mümkün olduğu kadar bu işten kaçınıyorum.
Köksal Toptan: Arada sırada bu konularla ilgili katılım için cevap da vermek lazım.
Y.Ziya Özcan: Hem Sayın Cumhurbaşkanı tavsiye etti hem de Sayın Başbakan. ‘Aman hocam’ dedi, ‘Bir şey söylersin ipimizi çekerler’ dedi...
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın neden basının karşısına çıkmadığı ve soruları yanıtlamadığı da bu itirafla anlaşılmış oldu.
6.5 milyon YTL uçuran müdireyi köpeği yakalattı<
Polis 6.5 milyon YTL’lik
Bakırköy’deki bir veteriner Akil Dizdaroğlu’nu tanıdığını ve cooker cinsi köpeklerini kendilerine getirdiğini söyledi. Böylece Dizdaroğlu’nun Ataköy’deki ev adresine ulaşıldı. Polis, evi gözlemeye başladı. Dün sabah eşi Cinnoş’u bahçeye çıkardığı sırada pencereden el sallayan Dilek Dizdaroğlu’nu gören polis, eve baskın yaparak kendisini gözaltına aldı. Dizdaroğlu, polise “O ben değilim” dediyse de kelepçelendi. 10 gün süren bir çalışmayla gözaltına alınan 53 yaşındaki Dizdaroğlu, çıkarıldığı mahkemede tutuklanarak Paşakapısı Cezaevi’ne konuldu.
Gül Sunal’la birlikte yargılanmıştı
Dİlek Dizdaroğlu, 148 müşteriye ait 6 trilyon 117 milyar lirayı zimmetine geçirmekten 5 ayrı giyabi tutuklama kararıyla aranıyordu. Bankacının hesabını boşalttığı müşteriler arasında eski Genelkurmay Başkanları Necdet Üruğ, Hüseyin Kıvrıkoğlu, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu da bulunuyordu. Bankacı, Kemal Sunal’ın ölümünden sonra eşini banka hesabındaki yaklaşık 1 trilyon lirayı vergi kaçırmak için sahte imzalarla müşterek hesap haline getirttiği iddiasıyla Gül Sunal’la birlikte yargılanmıştı.
Devrim TOSUNOĞLU - Mete YILMAZ
'Köşk'te türban' savcıdan döndü
AHMET KÖPRÜLÜ
Cumhuriyet Başsavcılığı, bir vatandaşın, Gül'ün eşinin türbanı için yaptığı "kamusal alan" suç duyurusu konusunda "kovuşturmaya yer olmadığı" yönünde karar verdi..
AB'DE TANIMI YOK
"Avrupa'da 1960'lı yıllarda irdelenmeye başlayan kamusal alan kavramının, günümüzde hâlâ kesin bir tanımı yapılamadığı için farklı bakış açılarına göre farklı anlamlar kazanıyor olduğu, felsefe, sosyoloji, siyaset bilimi ve mimari bakış açılarından, daha çok 'tüm yurttaşların erişmesi garanti
'Tarihe not düşmek için'
ŞİKÂYETÇİLERDEN Meliha Selmanpakoğlu takipsizlik kararına karşı Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz dilekçesi verdi. Dilekçede "Bu konu gelecek kuşaklar için tarihe not düşülmesi bakımından yargı önüne intikal ettirilmiştir" denildi.
Türksat, KabtoTV ve Kabloİnternet kurulum ücreti almayacak
Türksat, 3 ay süre ile KabloTV ve Kabloİnternet kurulum ücreti almayacak.
Türksat AŞ’den yapılan yazılı açıklamada, 10 Aralık 2007 tarihinden itibaren Kabloİnternet ve KabloTV kurulum ücreti alınmadığı bildirildi.
Açıklamada, başlatılan
Türksat’ın aylık 10 YTL’den başlayan fiyatlarla Kabloİnternet ve ayda 7 YTL’ye KabloTV hizmeti verdiği hatırlatılan açıklamada, kampanya ile ilgili bilgi, şikayet ve öneriler için vatandaşların "444 01 26" numaralı çağrı merkezine ve www.kablotv.com.tr internet adresine başvurabilecekleri kaydedildi.
Hastalıklar sizi yakalamadan siz onları yakalayın!
Kadıköy Şifa Sağlık Grubu, bireylerin hayatlarını yüksek kalitede sürdürmesini sağlamak amacıyla, "İleri Önleyici ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları"nı güvenilir bir yol olarak sunuyor.
Kadıköy Şifa Sağlık Grubu İleri Önleyici ve Tamamlayıcı Tıp Bölümü Medikal Direktörü Uzm. Dr. Cenk Oğurtanı, hastalıkların ortaya çıkmasının ardından vücutta oluşacak hasarları tedavi etmek yerine, henüz hiç hasta olmadan önlem almanın, bireyin vücut sağlığını korumak için çok daha etkili bir yöntem olduğunu belirtiyor.
İleri Önleyici ve Tamamlayıcı Tıp anlayışı öncelikle bireyin mevcut tüm sağlık sorunlarının ayrıntılı olarak incelenmesini gerektiriyor. Beslenme, uyuma, genel
Bu aşamanın ardından, genel tıbbi rutin muayene yapılmalıdır diyen Dr. Cenk Oğurtanı, bu rutin muayenenin erkeklerde prostat, kadınlarda ise meme muayenesini de mutlaka içermesi gerektiğini sözlerine ekliyor.
Genlerinizi Bilerek Hastalıklara Önlem Alın
Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Uzman Doktoru Cenk Oğurtanı, yaşam tarzı kadar genetik yatkınlıkların da hastalıkların ortaya çıkmasında büyük rol oynadığını açıklıyor. "Genetik araştırmalar ve kişiye özgü koruyucu tıp uygulamaları ile bireylere günümüzün son bilgileri ışığında, kompleks hastalık risklerinin değerlendirilmesi açısından önemi olan genetik tarama testleri uygulanıyor ve gelecekle ilgili kişiye özel öneriler ve tedavi yaklaşımında bu testlerin sonuçları da dikkate alınıyor" diyor.
Yaşam kalitesinin, genler ile birlikte diyet, egzersiz, stres, sigara kullanımı ve aşırı alkol tüketimi gibi etmenlerin etkileşiminin sonucu olduğunu belirten Dr. Cenk Oğurtanı: 'Son yıllarda İleri Önleyici ve Tamamlayıcı Tıpta, GentestVital® analizlerini uygulamaya başladık. Böylece, her bireyin kendi genetik yapısı ekseninde optimum sağlığa ulaşabilmesi amacı ile bireye, hekimine, diyetisyenine, egzersiz danışmanına, sağlığı açısından yardımcı olmak üzere analizler yapıyoruz.'
GentestVital® ile yapılan analizin sonucunda; kronik ve kompleks hastalıklara olan kişisel yatkınlık belirlenebiliyor. Bu analiz sonrasında, beslenme şekli, fiziksel aktivite ve yaşam tarzının nasıl düzenleneceğine yönelik detaylı bilgiler veriliyor.
Özel testler yapılmalıdır
Kadıköy Şifa Sağlık Grubu İleri Önleyici ve Tamamlayıcı Tıp Bölümü Medikal Direktörü Uzm. Dr. Cenk Oğurtanı, kişinin gerçek takvim yaşı ile hali hazır biyolojik yaşı arasındaki farkları anlamaya yönelik bazı fizyolojik testler ve yine özel cihazlarla yapılan kemik yoğunluğu ölçümü, bazal metabolizma hızı, vücut kompozisyon analizi (Vücut yağ oranı ölçümü) ve göz muayenesinin özel testler kapsamında olduğunu belirtiyor ve ekliyor; "Ayrıca Bioaging® fiziksel, zihinsel ve duyusal performans testleri bu aşamada gerçekleştirilebilir. Bu testler ile elde edilen bireysel performans değerleri, aynı yaştaki yüksek sayıdaki sağlıklı bireylerin ortalama performansları ile karşılaştırılarak istatistiksel anlamlar aranır."
Göz ve göz dibi muayenesi çeşitli hastalıkların erken tespit edilmesi için çok önemlidir
Dr. Cenk Oğurtanı, üzerinde durulması gereken bir diğer konunun da Göz ve gözdibi (retina) muayenesi olduğunu ve bu muayenenin genel damar sağlığı ve bazı sistemik kompleks hastalıkların (Diabet, hipertansiyon, vaskülit, damar sertliği, romatolojik hastalıklar, çeşitli kalıtsal hastalıklar ve sendromlar gibi) varlığının ve erken belirtilerinin tespit edilmesinde kıymetli ve vazgeçilmez bilgiler sağladığını vurguluyor ve ekliyor: Üstelik katarakt, yaşa bağlı makula dejenerasyonu ve hatta kişiye 40 yaş sonrası artık yaşlandığını ilk hatırlatan belirtilerden birisi olan yakını görme bozukluğu gibi yaşam kalitemizi çok olumsuz yönde etkileyebilecek hastalıklar artık uygulanabilecek bilinçlenme ve koruyucu tıp önlemleri ile durdurulabilme veya geciktirilebilme yoluna girmiştir.
Biyolojik Yaş Nedir, Nasıl Bulunur?
Biyolojik yaş, beden ve ruhun işbirliği ile oluşan gerçek yaştır diyen Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Uzman Doktoru Cenk Oğurtanı: 'Bu yaş kimileri için gerçek yaşından küçük, kimileri içinse büyüktür. Yanlış yaşam tarzı seçimleri, olumsuz genetik miras ve sağlıksız çevre koşullarında hızla yaşlanırsınız. Tam tersine iyi bir genetik miras, sağlıklı bir çevre ve doğru yaşam tarzı seçimleri ile yaşlanırken de sağlıklı ve genç kalırsınız.'
Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Uzman Doktoru Cenk Oğurtanı, 'Biyolojik yaşın saptanması için, kişiyi tıpkı kapsamlı check-up yapar gibi bir değerlendirmeye alıyoruz. Toplanan tüm değerlerin normalden sapmalarını, matematiksel bir formülle hesaplayarak kişinin biyolojik yaşının ne olduğunu yaklaşık bir değerle ortaya koyuyoruz.'
Biyolojik yaşın kronolojik yaştan küçük olmasını isteyenler yani yaşlanmak istemeyenler için Dr. Cenk Oğurtanı, sigara içilmemesi, alkol alınmaması ya da minimum seviyede tutulması, stresin kontrol altına alınması, doğru beslenilmesi, temiz bir çevrede yaşanması ve iyi uyunması gerektiğinin altını çiziyor.
Check–up; ileri önleyici tıp uygulamalarının temel taşlarından biridir
Kadıköy Şifa Uzman Doktoru Cenk Oğurtanı, 'İleri Önleyici Tıp Uygulamasının' temel taşlarından birisini oluşturan check-up'ın oldukça geniş tutulan ve düzeltici, önleyici strateji ve tedavilerle ilgili önemli ipuçları sağlayan bir uygulama olduğunun
Kaynak : KURUMSALHABERLER.COM
0 yorum:
Yorum Gönder